23 Haz 2015
Furkan Nesli: Muhterem Hocam! Öncelikle yoğun çalışmalarınızın devam ettiği şu günlerde röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Dergimizin 4. yılını doldurduğu bu Mayıs ayında; “İslam’ın Yükselişi” konusunu ele aldık. Hocam, bugün insanlar İslam’ın hâkim olması için farklı yol arayışlarına giriyor, farklı metodların peşinde koşuyor ve kendilerince en kestirme yolu bulmaya çalışıyorlar. Sizce İslam davasının yükselmesi için en doğru ve kısa yol hangisidir?                 Hocaefendi: Biz, hangi metodu takip etmemiz gerektiğini öğrenebileceğimiz bir kaynağa sahibiz. Bütün Peygamberlerin bu konuda hangi metodu izlediği ortadadır. Bu din bize namazın sünnetlerine ve müstehaplarına, abdestin menduplarına hatta lavaboya nasıl girip-çıkacağımıza varana kadar öğretmiştir. Yani bu din bize tafsilatı bile öğretmiştir. O halde dinin hâkimiyeti için nasıl bir yol takip etmemiz gerektiğini öğretmemesi mümkün müdür? Peygamberlerin bu davayı nasıl hâkim kıldığını, hangi metodu izlediklerini Kur’an-ı Kerim’de açıkça görmekteyiz. Kur’an-ı Kerim elimizdedir ve Peygamberimiz’in hayatı ortadadır. Fakat Müslümanların Allah’a ve Rasulüne teslimiyeti öğrenmesi lazım. ‘Peygamberler şöyle yapmış diyoruz’ bazıları ‘Biz Peygamber miyiz?’ diyorlar. Biz Kur’an’dan misal vermeyeceksek, Kur’an’dan ve Peygamberimiz’in sünnetinden delil getirmeyeceksek, neyi delil olarak kullanacağız? O zaman böyle düşünenler namaz da kılmasınlar! Ne de olsa Peygamber değiller! Peygamber bize örnek değil mi? Bu nasıl bir Müslüman anlayışıdır! Dolayısıyla bugün de İslam’ı hâkim kılma hususunda metod, kesinlikle Peygamberî Metod olmalıdır. Bir sürü insan emek veriyor. Bir sürü insan parasını harcadı şimdiye kadar. 40 sene evvel 15-20 yaşında olan genç, şimdi 60 yaşına geldi ve yanlış metodlar yüzünden bir yere varamadılar. Evvela bütün Müslümanlar samimi olmalılar ve ‘Peygamberler nasıl yapmışsa öyle yapacağız’ diye karar vermeliler. Ondan sonra Peygamberî Metod üzere birleşirler, güçlenirler ve hızlı mesafe alırlar. Biz bir yere giderken nasıl gidiyoruz? Yoldaki işaretlere bakıyoruz. Yanlış mı yapıyoruz? Hayır! İşaretlere bakmak lazım. Akıllı adam işaretlere bakar. Şimdi ben yoldaki işaretlere güveniyorum da, Allah’ın kitabındaki işaretlere güvenmeyecek miyim? Allah, kitabında Peygamberlerine yol gösteriyor ve hareketi hedefine ulaştırıyor. İbrahim Aleyhisselam hedefine varmadı mı, Peygamberimiz hedefine varmadı mı? Neden Allah’ın gösterdiği yola güvenmiyorlar? ‘Bugün şöyle olması gerekir, böyle olması gerekir’ deyip duruyorlar. Hâlbuki Allah bize metodu göstermiştir. Nasıl ki kendi kafamıza göre namaz kılamayız, aynı şekilde kendi kafamıza göre de hizmet edemeyiz. İslam’a hizmet Peygamber’in metoduna göre olur.                 Furkan Nesli: Hocam, bugün ‘toplumumuzun en mühim problemlerinden biri de İslam davasını unutmaktır’diyebilir miyiz?                 Hocaefendi: Evet. Aslında bugün, Müslümanlara asıl davaları unutturulmaktadır. Le ilehe illallah davası unutturulmak isteniyor. Nerdeyse bu dava bütün cemaatlere, bütün gruplara terk ettirildi. Şu anda çok az insan Le ilehe illallah davasını anlatıyor. Gerisi başka davalardan bahsediyor. Önümüze başka davalar sunuyorlar ve başka hedefleri bize hedef olarak gösteriyorlar. Hâlbuki bütün problemlerimiz Allah’ın dediğinin olmamasından kaynaklanıyor. Başörtüsü olayları oluyor, 30 sene bunu konuşuyoruz. 60-70 yıldır Filistin’i konuşuyoruz. Bunlar konuşulmasın demiyorum. Biz Filistin davasını savunurken Le ilehe illallah davasının bir parçası olarak savunuruz. Çünkü dava ne sadece başörtüsü davası, ne de sadece Filistin davasıdır! Dava; yeryüzünde Allah’ın hâkimiyeti davasıdır. Dava; Le ilehe illallah davasıdır. Filistin davası sadece onun bir parçasıdır. Ayrıca mesele sadece Filistin meselesi de değildir. Her tarafta haksızlıklar var. Her tarafta zulüm var. Allah’ın dini hâkim olsa zaten böyle olmazdı. Bizi saptırıyorlar. Müslümanlara hedef olarak sadece İsrail gösteriliyor. Bu topraklardaki haramlar unutturuluyor. Yeryüzündeki en büyük haksızlık Allah’ın hakkını gasbetmektir. Bunları unutturuyorlar. Allah’ın hakkı savunulmadan insanların hakkı savunulamaz. Bir tuzakla karşı karşıya Müslümanlar. Dava; Leilehe illallah davasıdır ve asıl davamızı unutturmalarına izin vermemeliyiz. Yazının devamı için: http://www.furkannesli.com/muhterem-alparslan-kuytul-hocaefendi-ile-islamin-yukselisi-hakkinda-roportaj-sayi-49.html