23 Şub 2015

Tarih bir enkaz yığını. Yakın tarih büsbütün. Selçuklu ve Beylikler silik gölgeler galerisi. Osmanlı kuruluş dönemi hariç cüzzamlılar ülkesi. Sultan Hamid “karanlıklar prensi”, Sultan Vahdettin hain, aciz, zavallı… Sonra tek bir kişiyi haklı çıkarmaya koşulu sonucu önceden malum yavan bir tarih.

Çanakkale’deki yarbayın zaferiyle başlatılır İnkılap Tarihi; oysa 3 yıl önce Şarköy çıkarmasında o yarbayın kurmay başkanı olduğu ordunun bir günde 6 bin şehid verdiği yazılmaz.

İngilizler karşısında kazanılan Kutü’l-Amare zaferinin üzerinden atlanır, çünkü Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa’nın zaferidir bu.

Derken Muş’un Ruslardan geri alınmasına ilmiklenir sayfalar, ki birkaç gün sonra tekrar kaybedildiği kayıptır sayfalarda. Filistin-Suriye cephesinden başında bulunduğu 7. Ordu’yu muazzam bir beceriyle tam 600 kilometre geriye çektiği yazılır! Bu, tastamam İzmir’den Ankara’ya çekilmeye denk bir ricattir ki, dünyanın her yerinde bunun adı ‘hezimet’ olduğu halde fersude tarihlerimizde başarı diye geçer.

Bu 1930’lardan beri böyle devam eder gider. İtiraf edelim ki ufak tefek rötuşlar yapılmıştır; Hasan Tahsin’in adı tabloya 27 Mayıs darbesinden sonra dahil edilmiştir.Lakin sınırlı tadiller hariç 2010’lu yıllarda hâlâ 1930 kafasıyla yazılmış ideolojik kurguyu okutuyoruz.

Her şey değişsin ama yakın tarih değişmesin! 90 yıldır bizden istenen bu.

Anaokulundan KPSS’ye kadar bunları okur ve bu bilgilerden defalarca imtihan oluruz. İnanmayız çoğuna ama ezberleyip inanmış gibi yapmak zorundayızdır. Matematik veya fizik denklemleri gibi bir kesinlik içinde kağıda dökülmesi istenen bu tarih dayatmasına ‘Hayır’ diyor ve Milli Eğitim Bakanlığı’ndan müfredatın bir an önce değişmesini istiyoruz.

Bu enkazın bir an önce  kaldırılmasını istiyoruz.