24 Ara 2015
Güncelleme Tarihi: 07 Şub 2021 15:45:34

Allah azze ve cellenin verdiği kulluk ve halifelik vazifesini anlayıp hakkıyla yerine getirmek arzusu taşıyan tüm İslam davetçileri için ‘ Fethi Yeken kimdir? ‘ sorusunu cevapladık yazımızda… Lübnan’da yetişen, hayatı ve eserleri ile tüm dünyadaki İslami hareketlere yol gösteren Davet Önderi Fethi Yeken İslam topraklarının yeniden kurtuluşunun Müslümanların kapsamlı bir eğitimden geçerek İslam kültürü ile donatılması ve Rabbanî olması ile mümkün olduğunu savunan kıymetli bir alim ve yazardır.

Yazdığı eserlerle bilhassa gençlerin kaliteli davetçilere dönüşüp tüm dünyaya batıl ideolojilerin yanlışlarını kanıtlayarak tek hak nizam olan İslam nizamına davet etmelerinin inceliklerini anlatır.

Prof. Dr. Fethi Yeken Hayatı

Alim ve siyasetçi bir kimlik taşıyan Fethi Yeken, Lübnan merkezli Cemâatül İslâmiyye’nin kurucusudur. Asıl adı Ebû Bilâl Mahmûd Fethî b. Muhammed İnâyet Yeken’dir. 9 Şubat 1933’te Trablusşam’da doğan Fethi Yeken’in soyu Türk asıllı bir aileye dayanır. Birçok dil bilen ve edebiyatla tarihe ilgilisi olan dedesi, Târîḫu’l-edyân ve Târîḫu Ṭrablusşâm gibi eserler kaleme alarak er-Reġāʾib gazetesini basmıştır.

Fethi Yeken çocukluk dönemlerini babaannesinin gözetiminde muhafazakar bir çevrede geçirdi. Abdest, namaz gibi dinin temel ibadetleri ile temel ahlaki erdemleri babaannesinden öğrenen üstad, ömrü boyunca babaannesini hayır ile andı. İlköğretimini tamamladıktan sonra babasının arzusu üzerine Amerikan okuluna devam etti. Okuldan arta kalan vakitlerde Cem‘iyyetü mekârimi’l-ahlâki’l-İslâmiyye’nin eğitim programlarına katıldı. Mansûrî Mescidi’nde talebelere okutulan derslerde bulundu. Üniversiteyi Beyrut’ta elektrik mühendisliği bölümünde okudu. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra Arap dili ile İslâmî ilimler alanında doktora yaptı.

Çocukluğundan beri islami bir ortamda yetişen Fethi Yeken’in ilmi birikiminin önemli bir kısmı babasının seçkin alimlerle haftalık gerçekleştirdiği ilmi sohbetler vesilesi ile oldu.

Fethi Yeken

 Lübnan’daki Siyasi Ortam ve İslami Faaliyetler

2)Uzun yıllar Osmanlı idaresinde bulunan Lübnan, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiltere ve Fransa arasında imzalanan SycesPicot (1916) Antlaşması sebebiyle Fransa tarafından işgal edildi. Ancak Fransa’nın İkinci Dünya Savaşı’nda ağır darbeler alması ve Lübnan'da bulunan Hristiyan ve Müslüman liderlerin bağımsızlık için beraber mücadele etmeleri sonucunda Lübnan 1941'de bağımsızlığını ilan etti. 1946 yılında ise Fransız birlikleri tamamen ülkeden çekildi.

İslam düşmanları tarafından işgal edilmiş bir coğrafyada dünyaya gelen Fethi Yeken daha küçük yaşta Osmanlı’nın yıkılmasıyla ümmetin paramparça olduğunu kavradı ve yeniden dirilişin mesuliyetini hissetti.

1928 yılında Mısır’da kurulan ve Ortadoğu’daki İslami hareketlere yön verecek olan İhvan-ı Müslimin ile tanışması ise 50’li yıllarda hareketin çıkardığı Davet dergisini okuması ile oldu. Derginin hareketsel şahsiyetine olan katkısını şu sözlerle ifade etti:

“Beni negatif dindarlık halinden olumlu dindarlık haline; şahsi tasa dairesinden toplumsal tasa dairesine taşıdı. Tüm bunlar Allah’ın kudreti ve isteğiyle hayatımda hareketsel oluşumun başlangıcıydı.”

Davet önderi olma yolundaki yolculuğuna başlayan Fethi Yeken kurucuları arasında hocası Selâhaddin Ebû Ali’nin de bulunduğu Cem‘iyyetü mekârimi’l-ahlâki’l-İslâmiyye’nin faaliyetlerinde aktif biçimde yer aldı. Genç yaşına rağmen birçok camide hutbe verdi.

 İbadurrahman Cemiyeti

Yine aynı dönemlerde bütün Arapları İslam sancağı altında toplamak isteyen İbadürrahman Cemiyeti’ne de destek veren Yeken, 1954 yılında cemiyetin Trablus’taki şubesini açtı.

Suriye’de İhvanı Müslimin’in yasaklanması üzerine Lübnan’a gelen Mustafa Es-Sıbai buradaki İslami faaliyetlerin gelişiminde önemli bir rol oynadı. Kendisini daima hayırla anan Fethi Yeken onun hakkında “Bu lider davetçi âlime vefa borcu olarak verdiği faydadan ve Lübnan’da İslami yolun yönlendirilmesi ve köklüleştirilmesindeki kapsamlı faziletinden başka bir şeyi kaydedemiyorum.” görüşüne sahipti.

Arap milliyetçisi Abdunnasır’ın darbe ile Mısır yönetimine gelmesinin ardından tüm Arap aleminde Arap milliyetçiliği yayılmaya başladı. İbadurrahman cemiyeti de bu etkiye kapılanlardan oldu. Cemiyetteki fikirsel değişiklikler sebebiyle Fethi Yeken ayrıldığını duyurdu.

Cemaati İslamiyye

İbadurrahman Cemiyeti’nden ayrılan Fethi Yeken davet çalışmalarına hiç ara vermedi. Bu Süreçte İhvanı Müslimin ile ilişkileri kuvvetlendi. 1964 yılında Fethi Yeken tarafından Mısır’da kurulan İhvanı Müslimin’in Lübnan kolu olan Cemaati İslamiye kuruldu.

Müslüman Kardeşler ile diğer İslami hareketler arasındaki en büyük farkın onun fikri bir hareket olmasından kaynaklandığını düşünen Yeken, cemaatin kullandığı metod ve kapsamlı bakış sayesinde Müslümanların zihni yapısını yeniden düzenlerken bir yandan da eğitim faaliyetleri ile Müslüman şahsiyetler yetiştirdiğini belirtir.

Kurucusu olduğu Cemaati İslamiye için ise şu sözleri kullanır:

“Selef tarzı davet, Sünnî bir yol, sûfî bir hakikat, siyasî duruş, bir eğitim grubu, ilim ve kültür bağı, ekonomik birliktelik ve sosyal bir kurum”

Cemaati İslamiyye için ihvan geleneğini sürdüren bir topluluk olduğunu ve Şiiler ile Sünniler veya Lübnan hükümeti ve farklı gruplar arasında dengeyi ve barışı sağlamak amacı taşıdığı söylenebilir.

Üstad Fethi Yeken için cemaat içinde önemli olan hususlar şu şekildeydi;

-Davanın öncülüğünü yapacak bir grubun meydana gelmesi,

-İslami hareketin ilerleyişinin ve işlerinin altından kalkabilecek ehil bir kadronun yetişmesi,

-Davanın olmazsa olmazı tebliğ çalışmaları, Mücahitlerin yetiştirilmesi ve olası bir saldırıya hazır olmak için gerekli teçhizatların sağlanması.  

Allah azze ve cellenin hedef tayin ettiği İslam medeniyetinin planlı ve istikrarlı davet çalışmaları ile mümkün olacağının farkında olan Üstad, bu yolda son nefesi verene kadar sebat etmenin öneminin üzerinde çok durdu. Davet ile ilgili kaleme aldığı eserlerinden en meşhuru olan Davet Yolunda Dökülenler kitabında dökülmenin sebeplerine değindi;

Tamamen ortadan kaldırılması gereken bir düşünce vardır ki, o da şudur: bazı fertleri terbiyeden mustağni saymak, onlara terbiye gerektirmeyecek derecede itibar vermek veya onların terbiye merhalesini aşmış oldukları düşüncesidir. Bu düşünce, insanları tehlikeye atmakta, ayaklarının kaymasına, düşmelerine ve dökülmelerine yol açmaktadır.

Siyasi Hayatı

Davet önderi Yeken, cemaatin başkanlığını yaptığı 30 yıl süresince ülkede yaşanan iç savaşlarda daima Lübnan’ın birlik ve beraberliğini savunsa da aynı zamanda ehli sünnetin de bir güç haline gelebilmesi için gerekli desteği sağladı. 1989 yılında son bulan Lübnan iç savaşının ardından imzalanan Taif anlaşması ile değişen şartları değerlendiren Fethi Yeken 1992 yılında sünni Müslümanları temsil etmek amacıyla meclise girdi. Milletvekilliği görevi nedeniyle Cemaati İslamiyye başkanlığından ayrıldı. Üstadın cemaatten ayrılmasını nasıl değerlendirdiğini merak eden bir gazetecinin Siz mi yoksa cemaat mi davet yolundan döküldünüz?” sorusuna gerçekleşen ayrılığın kalbi bir ayrılık değil sadece siyasi sebeplerle olduğunu söyleyerek bu şekilde hareket etmenin Hasan El-Benna’nın yöntemine daha uygun olduğu cevabını verdi.

 Görüşleri

Adını nesillere davet önderi olarak duyuran Yeken, davet çalışmalarının dışında Ortadoğu ve Müslümanların eğitimi ile ilgili de birçok çalışma yaptı. Bilhassa vefatından önceki yıllarda Ortadoğu üzerine yazdığı yazılar ile dikkat çekti. Sadece siyasi temellere dayalı İslami Hareketlerin başarılı olamayacağını düşündüğü için hareketlerin davet ve eğitim alanda kuvvetlendirilmesini ve önceliğinin her zaman barışçıl yollar olması gerektiğini savundu.  

Bir toplumun İslami bir yaşayışa yöneltilmesinin silah zoru ile mümkün olmayacağına, fert ve cemiyet bazında insanların eğitilmesi ile değişen fikir ve inançların oluşturduğu altyapının ancak İslamlaşmayı sağlayacağına inandı. Bu nedenle de İslami bir medeniyetin kurulmasında tüm Müslümanları sorumlu gördü. Kaleme aldığı eserlerle İslam davetçilerine yol göstermeye gayret etti.

İsrail ve Amerika üretimi projelere karşı mücadele ederek Müslüman dahi olsa bu projeye ortak olanlara karşı gerekli tepkiyi her zaman gösterdi. Siyonist İsrail’in zulümlerine cihadi bir tepki gösteren Hamas için şu ifadeleri kullandı:

 “Ortada iki tavır seçeneği var. Ya Hamas’la beraber İsrail’e karşı olmak ya da İsrail’le birlikte Hamas’a karşı olmak. Üçüncü bir tavır yok. Olması da caiz değildir. Burada ben orta yolu tutuyorum diyeceğin bir ictihad olamaz. Burada orta yol yoktur. Aldığın tavır ya Siyonist projeyle beraber ya da karşısında olmayı sana dayatır. Ama eğer ‘Ben ne onunlayım ne de karşısındayım!’ dersen bu makul bir şey olmaz.”

Türkiye’deki siyasi ve islami gelişmeleri de takip eden Yeken, bilhassa Avrupa Birliği’ne girmek için yapılanları ve tavizleri şu sözlerle değerlendirdi:

-'Türkiye, bir zamanlar kapısında dilenenlerin kapısında dilenmemeli!'

İslam coğrafyaları üzerinde oynanan oyunların farkında olan Üstad mezhep farklılıklarını kullanarak Müslümanların ayrıştırılmasını engellemek ve zalimlere karşı yek vücut olabilmek için gayret gösterdi. 2005 yılında Başbakan Refik Hariri’nin öldürülmesi sonucunda Lübnan’da oluşan ayrılıkları dindirmeye çalıştı. Farklı mezheplerden olan Faddallah ve Hizbullah’ın lideri Nasrallah ile de görüşmelerde bulunarak mezhepçilik hastalığının aşılmasında ve ümmet şuurunun oluşmasında önemli adımlar attı.

Batı’nın İran’a tavrının da her zaman İslam’a tavrından kaynaklandığına inandığı için yine İran ve AB ile ABD arasında yaşanan olaylarda İran’ı destekledi.

 Fethi Yeken külliyatı

İslami çalışmalarda aktif rol alan üstattan bize kalan en kıymetli eser Fethi Yeken külliyatı oldu. “Nasıl davet edilir?” sorusuna herkesin anlayabileceği bir cevap aradı, İslami Hareket mensuplarının tevhit davasında daima sabır ve sebat ile mücadele etmesini arzuladı. Bu nedenle eserlerini ele alırken onların kısa ve kolay anlaşılır olması için gayret gösterdi.

Müslümanların içinde bulunduğu çıkmazlardan kurtulmak için doğru bir eğitim metodundan geçmelerinin zaruriyetinin farkında olan Davet Önderi eserlerini kaleme alırken daima bu kaygı doğrultusunda hareket etti. Davet kuralları ve yöntemleri üzerinde derin çalışmalar yaparak kendisini geliştirdi. Yazdıklarının İslam Davetçileri tarafından pratik hayatta uygulanabilir olmasına dikkat etti.

Ana gayesi İslam gençliğinin İslam kültürü ile bütünleşmesi olan Fethi Yeken, İslam dışı kültürlerle ve Batı medeniyetinin dayatmaları ile de mücadele edilmesi gerektiğine inandı.

Fethi Yeken Külliyatı’nda Yer Alan Eserler:

Müslüman Olmam Neyi Gerektirir: İslami coğrafyada doğan birçok Müslümanın kendi dinlerinin gereklerinin tam anlamı ile farkında olmadığını farkeden Üstad, eserde her Müslümanın gerçek manada İslâm'a mensup olması ve gerçek bir Müslüman olabilmesi için İslâm'ın kendisinden ne istediğini kaleme almıştır.

İslâm Gençliği: İslam gençliğine duyulan ihtiyacı ele aldığı eserde İslam inkılabının özelliklerini ve İslam dışı inkılaplar ile arasındaki bariz farkı anlatır. İslam gençliğinin seçmesi gereken yolu şu sözlerle ifade eder:

Ey şu dünya!

Dinle ve duy ki biz

Muhammed (sav)'den başkasının izinde gitmeyiz.

Teori Ve Pratikte İslâm: Allah Rasulü’nün asıl gayesinin fikir ile hareketi birleştirerek İslami bir toplum oluşturma idealine sahip bir yapı meydana getirmek olduğunu dile getirdiği kitabında İslam’ın yalnızca Allah’ın hakimiyetinden oluşan bir hayat nizamı olduğunu ve herhangi bir kişi ya da zümrenin hakimiyet hakkı olmadığını ele alır.

Davet Yolunda Hazırlık: Batı medeniyeti sebebiyle içinde yaşadığımız toplumdaki her bir bireyin farklı farklı problemleri var. Bu eserde davetçilerin bu sorunlara hitap edebilecek şekilde kendilerini geliştirebilmek için nasıl bir hazırlığa girmesi gerektikleri, yaratılışlarından gelen özelliklerini cemaat disiplin ve terbiyesi altında geliştirerek başarılı birer davetçiye dönüşebilecekleri anlatılmaktadır.

İslâm'a Nasıl Davet Edelim?: Ele aldığı bu ktabıyla bilhassa genç nesillerin davet çalışmalarında başarılı olmak için nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlatmaktadır. 

Davet Yolunda Dökülenler: Bu eserde Üstad, İslami çalışmalara katkısı olan birçok insanın davada uzun soluklu olamamasının nedenleri ve çözümleri üzerinde durmuştur.

Davetçiye Notlar: Eserde İslâm davetçilerinin kurtuluşunun ancak rabbânî olmakla mümkün olduğunu dile getirir. Davetçilerin karşılaştıkları zorlukların ve sapmaların temelinde tebliğde bulundukları hakikatleri kendi nefislerinde uygulamamaları olduğunu söyler.

Çağdaş Davet Önderleri: İslam düşmanlarının pençesinde kıvranan topraklarda yetişen davet önderlerinin hayatlarını ele alır.

İslâma Davette Fikri Hastalıklar: İslam topraklarında ümmet şuurunun oluşmasını engelleyen ırk ve mezhep ayrışmalarına sebep olan hastalıklara değinir.

Davet ve Davetçinin Problemleri: Bu eserde üstad “İslami hareket nedir ne değildir?” sorularına cevap vermiştir.

İslâmın Işığında Hareket ve İdeolojiler: Asırlardır devam eden ideoloji arayışındaki başarısızlık tek doğru nizamın islam nizamı olduğunu kanıtlamıştır. Yazar eserde insanlığa dayatılmaya çalışılan ideolojilere değinmiştir.

Çağdaş Saldırılar Karşısında İslam Alemi: Tarih boyunca batılın daima İslam’a saldırdığı ve İslam dininin tüm bu tuzak ve saldırılardan Allah’ın vaat ettiği gibi galip olarak çıktığı anlatılır.

İdeolojilerin Çöküşü ve İslâmın Evrenselliği: Kitapta, Sovyetler Birliği’nin çöküşü üzerinden tüm ideolojilerin eksik kalması ve evrensel olabilecek tek nizamın İslam nizamı olduğu ele alınır.

Koruyucu İslâmi Eğitim: Üstad bu eserde İslam tarihinde Müslümanların kullandığı sürekli tekerrür eden daima saldırılar karşısında savunma yapan reaksiyonel uslübu bırakarak girişim sahibi ve yön veren bir uslüba geçilmesini savunmuştur.  

 Vefatı

Geçirmiş olduğu uzun süreli hastalıklar sunucunda 13 Haziran 2009’da tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Cenazesi Trablusşam’daki Bâbürreml Mezarlığı’na defnedildi.

Fethi Yeken sözleri

  • Müslümanların bilmesi gerekir ki değişik bölge ve ülkelerde islami harekete karşı verilen savaş aslında İslam'ın kendisine karşı verilen savaştır.
  • İslam yıkmaya ve yeniden inşaya çağrıdır. Cahiliyyetin bütün şekilleri ve suretlerinin yıkılmasıdır.
  • Batı medeniyeti, insanlık alemine de kötü bir miras bırakmış, ruhlarının kirliliği dünyaya çevre kirliliği olarak yanmıştır.
  • İslam da ibadet kuru ayinler değildir, ölü gayesi ve hedefi olmayan merasimler de değildir. Bilakis islam, ibadetlerin terbiye edici bir mektep olmasını istemiştir.
  • İslam ne salt düşünce sistemi, ne sadece ruhi ibadet ve ne de iktisadî ve toplumsal bir nizamdır. Bilakis o kapsamlı hayat programıdır.
  • Müslüman gençlik ilmi ve kültürü ne kadar olursa olsun Rabbani bir yapıda değilse onda hayır yoktur.
  • Bugün İslam'a yük olacaklara değil, İslam'ı yüklenenlere ihtiyaç vardır.
  • Allah hakkında hüsnü zan , adaletine , rahmetine ve kudretine itimat , davetçinin Allah’a olan teslimiyetidir.