24 Şub 2015
Güncelleme Tarihi: 27 Ağu 2021 15:15:47

Siz bu resme bakıp albüm başlığını okuyuncaya kadar gözünüzde yaklaşık yüz milyar (100.000.000.000) işlem yapıldı. Belki inanması güç fakat dünyanın en muhteşem aygıtlarından bir çiftine sahipsiniz. İnsanoğlu halen bir benzerini üretemedi. Üretmek şöyle dursun, bu sistem hakkında bilinenler bilinmeyenlerin yanında hiç kalıyor…

Görme Hızı Nasıl Tespit Edildi?

Araştırmacılar, görme hızını tespit etmek için denek olarak kullandıkları domuzların retinalarına elektrotlar yerleştirdiler. Retina, göze giren ışığın görme sinirlerine aktarıldığı ve ışığın bir seri kimyasal değişim geçirerek elektrik sinyaline dönüştüğü kısımdır. Bu dönüşümün sebebi, beynin ışığı değil sadece elektrik sinyallerini yorumlayabilmesidir. Daha sonra gözdeki sinir hücrelerinden çıkan akson adı verilen kablo benzeri taşıyıcı uzantılar ile beynin arkasında yer alan görme bölgesine elektriksel sinyaller iletilir. Domuzlarda tüm bu veri aktarım işlemleri araştırmacıların hesaplarına göre, saniyede 875 kilobit’lik bir hızda gelişir. Bilim adamlarına göre, insanda aynı veri iletimi 10 kat hızlı gerçekleşmektedir. İnsanın görme yeteneği saniyede 8.75 megabit’lik bir hızda işler. Araştırmayı yürüten Vijay Balasubra-manian, insanın potansiyelinin gerçekte saniyede 10 megabit’in üzerinde oldu…

İki Göz, Tek Görüntü (Binoküler Görme)

Her insan kendisini iki gözle doğmuş olarak bulur ama hiçbir zaman bunun nedenini merak etmez. Niçin herkes iki gözlüdür? İnsanlar tesadüfen mi iki göze sahip olmuşlardır? Yoksa bunun özel bir sebebi mi vardır? Aslında her göz tek başına görebilir ve her birinde ayrı ayrı görüntü oluşur (şekil 2.7). Gözler arasındaki aralık 5 cm.’den biraz daha fazla olduğu için iki retinada oluşan görüntüler birbirlerinden farklıdır. Her gözden gelen görüntü iki boyutludur. İki gözden gelen bilgiler beyinde üç boyutlu tek bir görüntü haline getirilir. Bu sayede derinlik ve cisimler arasındaki mesafe algılanır. İki gözün gördüğü görüntüler birbirinden farklıdır, ancak birbirlerini tamamlarlar. Bu iki görüntü arasındaki küçük farklılıkları algılayıp yorumlamamız görüntünün üç boyutlu olmasını sağlar. Eğer iki gözde ayrı ayrı oluşan görüntüler beyinde tam olarak birleştirilmeseydi dünyayı çift ve iki boyutlu görecektik. Görüntüler arasındaki fark çok basit bir deneyle ispatlanabilir. Bir ağacın dallarına önce iki gözünüzle sonra tek gözünüzle bir süre bakın. Daha sonra iki gözünüzü tekrar açın, dallar daha derin gözükecektir. Bir başka deney daha yapabiliriz. Tek gözünüzü kapadıktan sonra bir dikiş iğnesine iplik geçirmeye çalışın. Göreceksiniz ki bunu başaramayacaksınız. Çünkü tek gözle derinlik algısı olmayacağından, iğne ile iplik arasındaki küçük mesafe farkını algılayamayacak ve ipliği deliğe geçiremeyeceksiniz. Cisimlerin gözümüze zaman zaman çift göründüğü de olur. Eğer insanlar çift görmenin farkına varamıyorlarsa, bunun nedeni dikkatin, bakılan cismin dışına yönelmemesidir. Örneğin, iki kalemi arka arkaya tutup, gözümüzü uzaktakine odaklarsak, yakındakini çift; yakındakine odaklarsak uzaktakini çift görürüz. Eğer gözün odaklama yeteneği olmasa, görüntü sürekli çift olacak ve sağlıklı görüntü oluşamayacaktı. Birbirlerinden bağımsız olarak gören gözlerin görüntülerinin tek bir görüntü haline getirilmesi, bunu yaparken iki boyutlu görüntülere üçüncü bir boyut katılması son derece ince hesaplar gerektiren bir işlemdir. Eğer gözler tesadüfen oluşmuş organlar olsalardı, bu derece büyük bir uyum nasıl gerçekleşirdi? Hangi tesadüf saniyede milyonlarca farklı şifreyi değerlendiren hatta bu şifreleri birbirleriyle birleştiren kusursuz bir mekanizma yaratabilir? Eğer gözler arasında bir uyumsuzluk olsaydı, gönderdikleri sinyaller birbirlerine karışacak ve karmakarışık bir görüntü ortaya çıkacaktı. Ama böyle bir karmaşa söz konusu değildir. Birbirleriyle uyum içinde yaratılan iki gözün gönderdikleri sinyallerin, yine büyük bir uyum ile yaratılan beyin tarafından değerlendirilmesi sonucunda ortaya kusursuz bir görüntü çıkar. Böyle bir sistemin varlığını tesadüflerle açıklamaya imkan yoktur. Allah’ın yaratışındaki kusursuzluk bir ayette şöyle ifade edilir: O, biri diğeriyle “tam bir uyum” (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir “çelişki ve uygunsuzluk” göremezsin. İşte gözü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? (Mülk Suresi, 3) Doğduğunuz andan beri etrafınızda ne varsa gözleriniz sayesinde tanıdınız, bildiniz, öğrendiniz, hayatın renklerini gördünüz.. Onlarsız dış dünyayı hiçbir zaman tam olarak bilemezdiniz. Gözleriniz olmasaydı bir rengin, bir şeklin, bir manzaranın, bir insan yüzünün, güzellik denen kavramın nasıl bir şey olduğunu hiçbir zaman hayalinizde canlandıramazdınız. Fakat, gözleriniz var, bu sayede etrafınızı görüyor, şu anda da önünüzdeki yazıyı okuyorsunuz… Sahip olduğumuz varlığımız için sırf bunun için bile düşünüp şükredecek çok sebebimiz var…